Akdeniz’in ışığı, rüzgârı; yedi veren limonun, narın bereketi; sardunyanın çılgın neşesi, begonvilin rengi, yaseminin kokusu; asmanın yakıcı güneşe perde olan yeşil elleri, zeytin ağacının meyvesiyle yüklenmiş dalları; Anadolu’nun mütevaziliği, insana sıcacık kucak açışı; taşın, ağacın, toprağın dostane birlikteliği… Bunlarla yan yana iç içe bir yaşamı kurmak, bir mekân oluşturmak mümkün müydü?